"Bir bak tarihe, Türk'e baş kaldıranların sonu ne olmuş!"
Bilge Kağan

Göktürk Kağanlığı (Göktürkçe: 𐱅𐰇𐰼𐰰; Türük, 𐰜𐰇𐰛 𐱅𐰇𐰼𐰰; Kök Türük, veya 𐱅𐰇𐰼𐰛; Türk, Çince: 突厥汗國; pinyin Tūjué hánguó), Göktürkler tarafından kurulmuş ve 552-744 yılları arasında Orta ve İç Asya'da hükümdarlık sürdürmüş bir Türk devletidir.

Devletin kurucusu ve ilk önderi Bumin Kağan'dır. Bumin Kağan'ın kardeşi İstemi Yabgu ülkenin batı kanadını yönetirdi. Göktürkler komşuları olan Çin, Sasani (İran) ve Bizans İmparatorluğu ile askerî, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurdular. Devletin basılan paralarda, diplomaside vb. alanlarda kullandığı resmî diller Soğdca ve Cücencedir.

Göktürkler (MS 552-744), gerek ilk kez Türk adını kurdukları siyasi birliklere vermeleri ve gerekse de; bir Türk diline ait bilinen en eski yazılı kaynaklarını vermeleri bakımından, Türk kültür ve edebiyat tarihi açısından önemli bir yere sahiptir.

[İsimlendirme] Türk adı bugün kullanılan şekli ile ilk kez Göktürkler dönemine ait Orhun Yazıtları'nda geçmektedir. "Türk" adıyla kurulmuş ve Türk adını resmî devlet adı olarak kullanan ilk devlettir.

Göktürkler, Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarında kendilerinden 𐱅𐰇𐰼𐰰 (okunuşu sağdan sola doğru: Türük) veya 𐰜𐰇𐰛 𐱅𐰇𐰼𐰰 (okunuşu sağdan sola doğru: Kök Türük ya da azınlık görüşüne göre Ökük Türük) olarak bahsetmiştir. Tonyukuk Yazıtı'nda ise Göktürkler 𐱅𐰇𐰼𐰛 (okunuşu sağdan sola doğru: Türk) olarak geçmektedir. Çince kaynaklar kavmi 突厥 (Pinyin: Tūjué; Wade-Giles: T'u-chüeh, Guangyun: dʰuət-kĭwɐt) olarak kaydetmiştir. Devlet ve halk Türk tarihyazımında bazen Kök Türkler olarak da adlandırılmaktadır

[Geçmiş] Göktürkler, 542'ye kadar Altay Dağları'nın güney eteklerinde yaşamışlardır. Çin kaynakları, ittifakla Göktürklerin Hunlardan geldiğini ifade etmektedir. Göktürkler, "Aşina" adını taşıyan ve kelime anlamı olarak kurt neslini ifade eden bir Hun ailesine mensupturlar. Kurt, Oğuz Kağan Destanı'nda yol gösterici olarak ifade edilmektedir. [19] Göktürk Kağanlığı 552-745 yılları arasında varlığını sürdürdü. Çin'in Siyenpi (Sien-pi) kökenli Kuzey Zhou, Kuzey Qi, Sui ve Tang hanedanları ile uzun süre savaşmıştı. Kardeş kavgaları, diğer Türk halklarıyla arasında yapılan savaşlar, iç savaşlar ve Çinliler ile olan uzun savaşlar devletin yıkılmasına neden oldu.

[Kağanlık Kurulmadan Önce] Aşina ailesi, Chou Kitabı ve Kuzey Hanedanlar Tarihi 'ne göre, Hiung-nu'nun ayrı bir kolu ve Sui Kitabı ve T'ung-tien e göre, Ping-liang'ın "Karışık yabancı" (雜胡 / 杂胡, Pinyin: záhú, Wade-Giles: tsa-hu)larındandır. Sui Kitabı 'nın aktardığına göre, Sonraki Vey (Kuzey Vey) imparatoru T'ai-wu (T'o-pa Ch'ou, Fu-li, Büri)'nun Chü-ch'ü'yü yok ettiğinde (18 Ekim 439 tarihinde), Aşina'nın 500 hanesi Cücenlerlere koşup Chin-shanlara (Altay dağları) yerleştiler.[22] Altay dağlarının kuzeyinde demir işleri yaparak Cücenlerin egemenliğinde yaşadılar. Çin tarihsel kaynakları Cücen kağanı Anagui'nin, kızıyla evlenmek isteyen Göktürk kağanı Bumin'e “Senin gibi demirci bir kölem benim kızımı hangi cesaret ve cür'etle nasıl isteyebilir?” [27] dediğini kaydetmiştir. Anagui'nin bu ifadesi üzerine kimi araştırmacılar Göktürkler'in Cücenlerin egemenliği altında çalışan "demirci köleler" (鍛奴, Pinyin: duànnú, Wade-Giles: tuan-nu) olduklarını iddia etmiştir. Bunun Cücen toplumuna has 'vassallık' sistemi olabileceğini iddia eden araştırmacılar da bulunur. Ancak Denis Sinor'a göre, Anagui'nin bu ifadesi Türklerin demircilik sanatlarında uzmanlaşmış olduğunun bir kanıtıdır.

[İlk Göktürk Kağanlığı(552-588)] Göktürk Kağanlığı (552–581), 6. yüzyılın ortasında, Asya'nın doğusunda Çin devletinin, batısında Sasani-İran devletinin sınırladığı İç Asya bozkırlarında, doğuda Avarlar, batıda Eftalit/Ak Hunlar ile yapılan mücadeleler sonucunda ortaya çıktı. İlk Kağanları doğu kanadını yöneten Bumin Kağan, batı kanadını yöneten kardeşi İstemi Yabgu'dur. Bu Orhun yazıtlarında şöyle anlatılmaktadır: Üze kök tengri asra yagiz yir kilindukda ikin ara kişi oglı kılınmis. Kişi oglında üze eçüm apam Bumin Kagan İstemi Kagan olurmis. olurupan Türk budunung ilin törüsin tuta birmis, iti birmis Tört bulung kop yagı ermis. Sü sülepen tört bulungdaki budunug kop almis. Kop baz kılmı. Baslıgıg yükündürmis tizligig sökürmis. İlgerü kadirkan yiska tegi kirü temir kapigka tegi kondurmus. Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş. Dört taraf hep düşman imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tabi kılmış. başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz çöktürmüş. Doğuda Kadırkan ormanına kadar, batıda demir kapıya kadar kondurmuş. (Kültigin yazıtı, Doğu yüzü) İli derleyen anlamında "İliğ Kağan" diye de adlandırılan Bumin Kağan (Aşina Tumen)'in ölümünden sonra, yerine oğlu İssik Kağan (Aşina Kolo, 552-553) geçtiyse de iktidarı fazla sürmedi. Bir yıl sonra Mukan Kağan (Aşina Yandou ya da "İrkin", 553-572) Moğol soylu Kitanları yenerek hükümdarlık tahtına oturdu. Kendisi için çok büyük bir Yuğ (matem) töreni düzenlendi, bu törene çeşitli devletlerden pek çok ileri gelen katıldı. Mukan Kağan zamanında devlet muazzam bir genişliğe ulaşmıştı.

Mukan Kağan döneminde imparatorluk gittikçe yükselerek ihtişamlı ve heybetli bir hale geldi. Mukan Kağan Çin kaynaklarında sert, heybetli ve kudretli görünüşü ve başarılı devlet adamlığı ile anlatılmaktadır. Kızını Çin imparatoru ile evlendirerek Çin imparatoriçesi yapmıştır. Bu evliliği iyi kullanarak Çin'in tüm zenginliklerinin kendi ülkesine akmasını sağlamıştır. Mukan'dan sonra tahta kardeşi Taspar Kağan (572—581) geçti. Taspar Kağan, Budizmi kabul eden ve Çin'i baskı altında tutan yönleriyle sivrildi. Taspar'ın yerine İşbara Kağan (Aşina Şetu, 581—587) geçti.

[Bumin Kağanın İlk Yılları ve Saltanatı] Bumin Kağan Aşina soyuna mensuptu. Aşina soyu Bumin'in idaresi altında ticaret maksadıyla Çin'e doğru ilerledi. Bu dönemde bölgede önemli askeri-siyasi güç olan Topa devleti zayıflamış, birbiri ile düşmanlık eden Doğu Topa ve Batı Topa olmak üzere bölünmüştü. Batı Topa düşmanı olduğu Doğu Topa ve Cücenlerin baskıları sebebiyle Aşina soyu ile yakınlaşmaya çalışıyordu. Bumin, 546 yılında ticari ilişkilerini geliştirmek maksadıyla Batı Topa'ya elçi gönderdi. Bumin Kağan aynı yıl Tiele boyunun Cücenlere karşı isyanından yararlanmaya karar verdi. O, Cücen Hanı Anahuan'ın yanına elçi gönderip hatun kızı ile evlenmek istediğini bildirdi. O, önceden biliyordu ki Cücen Hanı kendi vasalına kızını vermeyecek ve onu cezalandırma fikrine düşecekti. Böyle de olmuş ve Anahuan elçiye "Siz benim demir eritenimsiniz, böyle bir şeye nasıl cüret edersiniz ?" şeklinde cevap vermişti. Bundan sonra Bumin Batı Topa devleti hükümdarının kızı ile evlenmek istedi. Çetin durumda olan Batı Topa devletinin hükümdarı Bumin'in bu teklifini kabul etti. 552 yılında Bumin, Batı Topa ile kuvvetlerini birleştirdikten sonra Cücenlerin üzerine hücum ederek onları mağlup etmişti. Bu hadiseden sonra o, kendi devletini ilan eder ve bu Göktürk Kağanlığı'nın kurulma tarihi olarak kabul olunur. Bumin Kağan 552 yılında öldü. Ondan sonra devletin batı koluna oğlu İssik Kağan ve doğu koluna ise İstemi Yabgu (553-576) önderlik etmiştir. İstemi Yabgu fiilî hâkimiyete sahip olsa da kendisini kağan ilan etmedi.

[Kara İssik Kağan'ın saltanatı (552-553)] Kara İssik Kağan'ın [53] hâkimiyeti kısa süreli idi. Bu kısa müddet sırasında Cücen Devleti'nin dağılmasıyla toprakları Göktürk Kağanlığı'na tabi oldu. Cücenlerin bir kısmı Topa Devleti çöllerine bir kısmı ise batıya ilerleyerek bölgedeki devletlere sığındılar. Göktürkler ve Topa Devleti arasındaki antlaşmaya göre oraya sığınan Cücenler geri iade edildi ve 555 yılında öldürüldüler. Bundan sonra Göktürklerin hücum istikameti günümüz Tibet ve Moğolistan cıvarına yöneldi. Ancak Kara İssik Kağan daha fazla ilerleyemedi ve öldü.

[Mukan Kağan'ın saltanatı (553-572)] Mukan Kağan'ın hâkimiyeti uzun müddet devam etti. Onun hâkimiyeti yılları Göktürk Kağanlığı'nın yükseliş devridir. Mukan Kağan döneminde Göktürkler, Batı Topa devleti ile ittifaklarını sürdürerek topraklarını genişletti. Batı Topa devleti 557 yılında dağıldıktan sonra toprakları Göktürk Kağanlığı'na katıldı.

Mukan Kağan güçlenmeye çalışan Cücenler üzerine hücum etti. Mağlup olan Cücenler, Çin'e sığındı ama Göktürkler ve Çin arasında olan ilişkiler sebebiyle Cücenler geri iade edildi. Göktürkler, Cücenlere tamamen son verdi. Mukan Kağan Cücenlerden sonra Batı Hitayları da mağlup ederek topraklarını genişletti ve Hitaylar Kore'ye göç etmek zorunda kaldılar. Mukan Kağan, daha sonra güneyde yaşayan Kırgızlar ve diğer dağınık halde yaşayan boyları da kendine tabi kıldıktan sonra bozkırlarda hâkimiyetini güçlendirdi.

Mukan Kağan devletin doğu kısmını yönetiyordu. Doğudaki yükselme ile birlikte İstemi Yabgu idaresi altında olan batı da hızlıca yükselerek topraklarını genişletti. İstemi Yabgu, Altay Dağları'nın batısını, Issık Göl ve Tanrı Dağları'na kadar olan toprakları kendisine tabi kılmıştı. İstemi Yabgu'nun batıda topraklarını genişletmesi sebebiyle Sasaniler ve Doğu Roma ile ilişkiler başlamıştı. İpek Yolu'nu gözetim altında tutmak için Göktürkler, Sasanilerle iyi ilişkiler kurmuştu. İstemi Yabgu, Sasaniler ile ittifak kurarak diğer bir Türk devleti olan Ak Hunlar'ı mağlup etti. Ak Hun devletinin toprakları Göktürkler ve Sasaniler arasında bölüştürüldü.

Sasaniler ile olan ilişkiler İpek Yolu üzerinde hâkimiyet kurma mücadelesi sebebiyle kötüleşmeye başladı. İstemi Yabgu Sasanilere karşı Doğu Roma ile ilişkiler kurmaya başladı. Doğu Roma, İpek Yolu ticaretinin Sasaniler gözetiminde yürütülmesinden memnun olmaması sebebiyle İstemi Yabgu ile ittifak kurdu. Bu ittifaktan sonra 19 yıl sürecek olan Doğu Roma-Sasani Savaşı başladı. Doğu Roma ve Sasaniler arasındaki savaşlar Sasanilere ağır darbe indirdi ve daha sonraları Arapların Sasanileri ele geçirmesini kolaylaştırdı.

Mukan Kağan devrinde Çin'de iç savaşlar şiddetlenmişti. İç savaşlar sebebiyle zayıflayan Çin, Göktürklerin desteğini kazanmak ve Göktürklerin Çin'e yaptığı akınları durdurmak sebebiyle Mukan Kağan'a elçilerle hediyeler göndermişti. Bundan sonra Mukan Kağan sık sık Çin'e elçiler gönderdi. Elçilerin Çin'den hediyelerle dönmeleri bir gelenek haline geldi.

[Taspar Kağan'ın saltanatı (572-581)] Taspar Kağan kardeşi Mukan Kağan gibi Çinle iyi ilişkiler kurmaya ve Çin'deki iç karışıklıktan yararlanmaya çalıştı. Çin'den gelen hediyelerden sonra iki devlet arasındaki ticari ilişkiler gelişmeye başladı. Ticari ilişkilerin gelişmesi ve rahat hayat tarzına uyum Türk toplulukları arasında Çin kültürünün yayılmasına sebep oldu. Hatta Çinli misyonerlerin faaliyetleri dolayısıyla Taspar Kağan Budizm'e girmişti. Taspar Kağan ikiye bölünmüş Çin'in devletleri ile (batıda Qi; doğuda Zou) denge siyaseti yürütmeye çalışsa da başarılı olamamıştır. 557 yılında Zou ve Qi arasında savaş başladı. Nihayetinde Zou, Qi'yi mağlup ederek topraklarını ele geçirdi. Bundan sonra Göktürk Kağanlığı ve Zou arasındaki ilişkiler bozuldu. Taspar Kağan ordusuyla Çin'e ilerleyerek Pekin ve çevresine akın etti.

Taspar Kağan da devletin doğu kolunu yönetiyordu. Batı kolunu yöneten İstemi Yabgu esasen Taspar Kağan'a bağlı olsa da bağımsız hareket ediyordu. İstemi Yabgu 576 yılında öldükten sonra yerine oğlu Tardu Kağan geçti. Bundan sonra Taspar Kağan'ın hâkimiyeti zayıflamaya başladı. Taspar Kağan Çinle iyi ilişkiler kurmayı başaramadı ve Göktürk Kağanlığı zayıflamaya başladı. Taspar Kağan, yönetimde olduğu devletin doğu kolunu da ikiye bölerek kendisine bağlı olmak şartıyla kardeşi İssik Kağan'ın oğlu İşbara'yı doğuya, kardeşi Jutan'ın oğlu Börü'yü ise batıya tayin etti.

Taspar Kağan ile Çin arasındaki anlaşmazlıklar her iki devletin dış ilişkilerini de büyük ölçüde etkiledi. Sui hanedanı fırsattan istifade ederek Çin'de hâkimiyeti ele geçirdi. Bundan sonra Çin'de siyasi birlik sağlandı.

581 yılında Taspar Kağan öldü. Onun ölümünden sonra kimin Kağan olacağı uğrunda Göktürk İç Savaşı başladı. Taspar Kağan, ölümünden önce Mukan Kağan'ın oğlu Apa'nın kağan olmasını vasiyet etse de kurultay Apa'nın hakkı olmadığını öne sürerek Taspar Kağan'ın oğlu Amrak'ı kağan ilan etti. Buna rağmen aynı yıl Amrak, İşbara Kağan'ın lehine hâkimiyetten feragat etti.

[İşbara Kağan'ın saltanatı (581-582)] İşbara Kağan'ın başa geçtiği dönemde Göktürk Kağanlığı'nda iç savaş şiddetlenmiş ve devlet zayıflamıştı. Devletin batı kolunu yöneten Tardu artık doğunun hâkimiyetini kabul etmeyerek bağımsız siyaset yürütmeye çalışıyordu. Çin'deki Sui hanedanı devletin doğu ve batı kolundaki anlaşmazlıklardan istifade ederek Tardu'ya elçiler gönderdi. Çin, Türk tüccarlarını ülkesinden çıkardı. Bu olay Göktürk Kağanlığı'nın doğu kolunun durumunu daha da kötüleştirdi. Kıtlık ve yoksulluk ortaya çıktı. Bu nedenle doğuda yaşayan boyların bir kısmı batıya göç etti.

Sui hanedanının da desteği sonucunda Tardu, İşbara Kağan'ın hâkimiyetini tanımadığını ilan etti. Bu olaydan sonra Göktürk Kağanlığı fiilen Doğu Göktürk ve Batı Göktürk kağanlıklarına bölündü. İşbara Kağan'ın yönetiminde devletin yalnızca doğu toprakları kaldı.

[Birinci Doğu Göktürk Kağanlığı (582-630)] Birinci Doğu Göktürk Kağanlığı, Baga Kağan (587—588), Tulan Kağan (588—599), Yami Kağan (599—609), Şipi Kağan (609—619), Çula Kağan (619—620), İllig Kağan (620—630) tarafından yönetildi.

Şipi Kağan (609-19) ve İllig Kağan (620-30) Sui ve Tang hanedanlarının en zayıf kaldığı dönemlerde Çin'e saldırdılar. 11 Eylül 615 tarihinde Şipi Kağan'ın ordusu Sui imparatoru Yang'ı Yen-Men'de kuşattı. 626 yılında İllig Kağan Hsüan Kapısı Olayı'ndan istifade ederek Çangan'a doğru hızla ilerledi. 23 Eylül 626 tarihinde İllig Kağan ve onun demir süvarileri Pien Köprüsü'nün kuzeyinde Vey Nehri'ne ulaştılar. 25 Eylül 626 tarihinde köprünün ortasında beyaz atın kesilmesiyle T'ai-tsung ile İllig Kağan arasında ittifak gerçekleştirildi. Tang tazminatını ödedi ve daha da haraç vermeye söz verdi. Bunun karşılığı olarak İllig Kağan süvarilerin geri çekilmesine razı oldu (Vey Nehri Sözleşmesi veya Pian Köprüsü Sözleşmesi).

Ancak, Ekim 627'den önce Moğol ovasında yaşanan sert iklimler, ağır kar yağışı fırtınası toprakları birkaç metre derinliğe kadar örttü. Göçebelerin hayvanların otlatmaları önlendi ve bu nedenle hayvanların büyük çoğunluğu öldü. Yeni Tang Kitabı 'nın aktardığına göre, 628 yılında T'ai-tsung şöyle konuştu: Göktürk elinde yaz ortasında kırağı görüldü. Güneş beş gündür aynı yerden doğdu. Ay üç gündür aynı parlaklıktaydı. Bozkır kırmızı renkli hava (Kum fırtınası) ile dolduruldu. Böylece Göktürk ile Tang arasındaki güç dengesi drastik bir şekilde değişti.

27 Mart 630 tarihinde meydana gelen Yinşan Muharebesi'nde Li Çing komutasındaki Tang ordusu İllig Kağan komutasındaki Göktürkleri yendi. İllig Kağan İşbara Şad'ın yanına kaçtı. Fakat 2 Mayıs 630 tarihinde Tang ordusu İşbara Şad'ın çadırına ilerledi. İllig Kağan esir alınıp Çangan'a gönderildi. Böylece Doğu Göktürk Kağanlığı çöktü ve Tang'ın Çi-mi sistemine girdi. T'ai Tsung, Vey Nehri'ndeki ayıbımı kapatmak için bana yeter. dedi.

[Tahakküm dönemi (630-681)] Çin İmparatoru T'ai-tsung kendisini Türklerin Gök Kağanı ilan ediyordu. Hakanlığa bağlı Türk ve diğer boylar etrafa dağılmaya başladılar, bunlardan bir kısmı ise Çin'e sığındı.

19 Mayıs 639 tarihinde Kür Şad 'ın esin kaynağı olan Chieh-she-shuai (Şipi Kağan'ın oğlu ve Tölis Kağan'ın kardeşi) yanına topladığı 40 eski astı ile T'ai-tsung'ın yaz sarayı olan Chiu-ch'eng Sarayına saldırdı. Chieh-she-shuai'nin isyanından sonra Göktürklerin Sarı Irmak'ın güneyinde bulunmalarının iyi olmadığını dile getirenler çoğaldı. T'ai-tsung da Göktürk siyasetini değiştirmeye karar verdi. 13 Ağustos 639 tarihinde T'ai-tsung, Li Simo (Aşina Simo)'yu Çelebi Kağan olarak atadı ve çeşitli eyaletlerde oturan Göktürk ve etnik azınlıkları Sarı Irmak'ın kuzeyine götürmesine ve orada surlar inşa ederek uzun süre sınır kalelerini muhafaza etmesine dair ferman çıkardı. Ancak Çelebi Kağan Seyantolardan korkarak kaleden çıkmak istemeyince T'ai-tsung, Tarım Bakanı Kuo Sipen'i Seyontolara yollayarak, Göktürklerle savaşmaması talimatını verdi.

28 Şubat 641 tarihinde Çelebi Kağan ilk defa nehri geçerek eskiden Dingxiang Kalesinin bulunmuş olduğu yerde çadırı kurdu. 30.000 hanelik halkı, 40.000 sağlam askerî ve 90.000 atı vardı. Kağan, imparator T'ai-tsung'a “Bendeniz haddim olmadığı halde merhametiniz sayesinde kabilenin başı oldum. Kabul olunursa nesillerimiz boyunca devletin bir bekçi köpeği olarak kuzey kapıyı koruyayım. Eğer Seyantolar istila ederse ailemin Çin Seddinin içine girmesine izin veriniz.” dedi. T'ai-tsung kararnameyi çıkarıp buna izin verdi.

679 yılında Şanyu Genel Valiliği'nin Göktürk liderlerinden Aşide Wenfu ve Aşide Fengzhi, Aşina Nişufu'yu kağan yaparak Tang'a karşı isyan ettiler. 680 yılında, Tang ordusu Aşina Nişufu ve onun ordusunu yendi. Aşina Nişufu kendi adamları tarafından öldürüldü. Aşide Wenfu, Aşina Funian kağan yaparak yine Tang'a karşı isyan etti. Aşide Wenfu ve Aşina Funian Tang ordusuna teslim oldu. 5 Aralık 681 tarihinde Aşide Wenfu ve Aşina Funian da dahil olmak üzere 54 Göktürk Çangan'ın Doğu Pazarında halka açık bir alanda idam edildi. 682 yılında Kutluk, Funian'ın adamlarının kalıntısı ile birlikte isyan etti ve Heişa Kalesini işgal etti.

[Batı Göktürk Kağanlığı] Doğuda bunlar olup biterken batıdaki sınırlarını Kırım'a kadar genişleten İstemi Yabgu öldü. Yerine oğlu Tardu Kağan geçti. Tardu, 603 yılına kadar hükümdarlığını sürdürdü.
Doğuda Ta-po'nun ölümü üzerine tahta çıkan To-lo-pien (ya da sonraki adıyla Apa Kağan) toyda / kurultayda yapılan kengeş'te (müzakere) onaylanmadı. Yerine Ta-po'nun yeğeni Şa-po-lio / İşbara Kağan ilan edildi. Çin politikalarının da tesiriyle batı kağanı Tardu, To-lo-pien'i destekledi. İşbara'nın Apa'nın annesini öldürtmesi doğu ile batı arasındaki ilişkileri bir daha düzelmemek üzere bozdu. İki budun artık birbirlerine düşman hale geldi.

Tardu'nun ölümünden sonra Batı Göktürkler, güçlerinin zayıfladığının bir göstergesi olan, yabguluk ve şadlık adları altında Aşina ailesine mensup kişilerce yönetildikten sonra 630 yılında Çin egemenliğine girdi. Bundan sonra On Oklar adını alarak Türgiş boyunun önderliğindeki boylar federasyonu şeklinde yüzyılın sonuna kadar Çin hakimiyetinde kaldılar.
Batı kağanlığının 658'de yıkılmasıyla I Göktürk Kağanlığı yıkılmış oldu.

[İkinci Doğu Göktürk (Kutluk) Kağanlığı (682-744)]

681 yılında Asena (ya da Aşina) ailesinden Kutluk Kağan, Çin'in kuzeyine yerleşmiş Türk boylarını yeniden toparlamayı başardı. Çin,Kitan ve Dokuz Oğuzlar(Uygurlar) ile yapılan savaşlar sonucunda Ötüken ormanında Göktürk Kağanlığı yeniden güçlendi. Kutluk, ili (devleti/ulusu) yeniden derlediği için İlteriş adını aldı.
692'de ölen İlteriş'in yerine kardeşi Kapgan kağan oldu. Devlet kurulduğundan beri kağanlık danışmanı olan. Tonyukuk'un da bulunduğu Kitan'a Tatabilere,Basmillara, Çiklere,Azlara,Bayırkulara,Türgişlere/On Oklara (Batı Göktürk budunu, Kitabelerde sürekli Türgiş Kağanı Türküm, budunum idi ifadeleri bununla ilgilidir), Kırgız ve Dokuz Oğuzlara yapılan seferlerle II. Göktürk Kağanlığı'nın sınırları Okyanus'tan Mâveraünnehir'deki Temir Kapığ (Demirkapı)'ya kadar ulaştı.İpek Yolu'nun büyük bir kısmı denetim altına alınmış oldu.
Kapgan'ın, Bayırkuların kurduğu bir pusuda öldürülmesi üzerine Göktürk Kağanlığı'nın başına oğlu İnel(ya da Ünal) geçti. Ancak Kutluk'un oğlu Bilge'yi, İnel'in kağanlığını kabul etmedi. Boy begleri (beyleri) Bilge'yi kağan ilan etti. İnel kabul etmese bile öldürüldü. Yeni kağan başa geçince kardeşi Kül Tigin'e ordunun komutanlığını verirken,Tonyukuka vezirlik görevini verdi. Onun dönemi de amcası dönemindeki gibi devletin egemenliğindeki boyların başkaldırılarıyla geçti. Çin'in desteklediği Uygur-Karluk-Basmıl bağlaşmasının Ötüken'e yönelik sürekli saldırıları, İpek Yolu'nun kilit noktası olan Çungarya'nın Çin'in denetimine geçmesi ve batıda On Ok budunu hakimiyetine alan Türgişler'in gün geçtikçe güçlenmesi neticesinde II. Göktürk Kağanlığı çöküşe sürüklendi. Bilge Kağan'ın, danışmanı Tonyukuk'u ve küçük kardeşi Kül Tigin'i kaybetmesinden sonra zehirlenerek öldürülmesi üzerine yerine geçen Tengri Kağan çocuk yaştaydı. Onun kağanlığına karşı gelen Ozmış da ülkeyi toparlayacak güçte değildi. Uygurlar, 744'te Ötüken'e girerek Göktürk Kağanlığı'na son verdiler.


[DEVLET TEŞKİLATI] [Yönetim]

Devleti "Kağan" unvanlı hükümdar yönetirdi. Kağan'da bilgelik, alplık ve erdemlilik özellikleri aranırdı. İl denilen ülkeyi bilgili, kahraman, özü sözü doğru, erdemli devlet başkanı yönetirdi. Kağan'ın vazifeleri arasında savaş gücüyle devleti kurma ve düzene koyma, yeni alınan yerlere iskân, töre yani kanunları düzenlemek, halkı doyurup giydirmek vardı. Ülke geniş bölge teşkilatı gereğince Doğu ve Batı olmak üzere ikili devlet sistemine göre idâre edilirdi. Hükümdarlık hakkı tanrıdandır. Tanrı hükümdar olmasını istediği kişilere “kut” verir. Bilge Kağan ve atalarına da kut vermiştir. Metinlerde birçok defa tanrı adı zikredilir. Kağan, hakan, kam, kan sözcüklerinin ve tengri, umay, yer- su gibi tanrı ve tanrıçaların kullanımı ve alakaları da devlet anlayışında tanrısal öğeleri tasvir eder. Hükmün ilahi temeli diğer krallık ve yönetimlerde de görülebilir ancak burada ilgi çekici olan tanrının yansıması olan kağanın halktan kopmamış olmasıdır.
Kağan ve kağanın eşi Kağatun'nın dışında toplam 28 unvan vardı. Önceleri sayısı bir olan Yabgu’ya, toprağı genişledikçe ihtiyaç çoğalmıştır. Şehzadelere Tegin veya Tigin adı verilirdi. Tiginler, genel valilik, başkomutanlık gibi önemli memuriyetleri yaparlardı.

  • Tigin (特勒): prens
  • Şad (設): vali, askerî komutan
  • Yabgu (葉護): bakan
  • Kül çor (屈律啜)
  • Apa (阿波)
  • İlteber (俟利發)
  • Tudun (吐屯)
  • İrkin (俟斤)
  • Yanhongda (閻洪達, yánhóngdá)
  • İlteber (頡利發)
  • Tarkan (達幹)

Göktürk Kağanlığı çatısı altında 12 budun toplanmıştır.
Göktürk Yazıtları'ndaki budun adları şunlardır:

  • Türk/Türük Bodun
  • Oğuz/Dokuz Oğuz Bodun
  • On-ok Bodun
  • Töliş Bodun
  • Tarduş Bodun
  • Karluk Bodun
  • Türgiş Bodun
  • Ediz Bodun
  • İzgil Bodun
  • Çik Bodun
  • Az Bodun
  • Soğdak Bodun

Tüm budunlara genel isim olarak “Köktürk” adı da kullanılmış, Çinliler de "Tukyu" kelimesini kullanmıştır.
Göktürk İmparatorluğu’nun 193 yıllık dönemi içinde egemenliği altında şu devlet kuruluşları bulunmuştur:
Türk devlet kuruluşları: Dokuz-Oğuz (Üç-Oğuz), On-Uygur, Kırgız, Basmil, Karluk, Türgiş (Türkeş/On-Ok), Ediz, Yağma, Çiğil, Tatar (Dokuz-Tatar)
Moğol, Mançu, Tunguz ve Acem soylu toplumların devlet kuruluşları: Avar (Apar), Kıtay (Kıtany), Kurıkan (Üç-Kurıkan), Bayırku, İzgil, Tangut (Toygut), Tongra, Altı Çub Soğdak (Sogd), Tezik, Az, Çik, Berçik, Tatabı.


[Hükûmet]

Orhun Yazıtları'nda geçtiği üzere, Göktürklerde hükûmetin karşılığı ayukı tabiri idi. Hükûmet meseleleri devlet meclisi toyda görüşülüyordu. Ancak, coğrafi şartlar ve ülkenin içinde bulunduğu durum nedeniyle toy her zaman toplanamıyordu. Memleket işlerinin asıl görüşülmesi gerektiği anlarda ayukı (hükûmet) devreye giriyor, bütün asıl meseleler, o an için ayukıda konuşuluyordu. Ayukının en önemli görevi toyun verdiği kararların ülke çapında uygulanmasını sağlamak, icraatleri takip etmekti. Ayukı buyruklardan (bakanlardan) oluşan bir hükûmetti. Buyruk adı verilen bakanların başında bir nevi sadrazamın, başbakanın karşılığı olan aygucı bulunurdu. Aygucılar hükümdar adına ordu komutanlığı yapan, diplomatık ilişkileri yürüten, geniş yetki ve sorumluluk sahibi olan kişilerdiler. Çin kaynaklarına göre Göktürk hükûmeti 9 bakanlıktan oluşuyordu. Bakanların yazıtlardaki karşılığı ise buyruk idi.

Hükûmet üyelerinin taşıdıkları unvanlarından ve yazıtlardaki ifadelerden gayet önemli kişiler oldukları anlaşılmaktadır (çor, ilteber, buyruk-çor vb.). Kimi hükûmet üyelerinin merkezin dışındaki bölgelerde özellikle askerî vali durumunda oldukları, bazılarının tudunluk (vergi memurluğu) yaparak, vergi toplama işleriyle meşgul oldukları bilinmektedir.

Hükûmetin başında ise hanedandan olmayan aygucılar veya ügeler bulunurdu. Bunlara ilaveten devlet merkezinde ayrıca tamgaçı ve bitikçiler bulunurdu. Tamgaçılar, katip ve mühürdar, bitikçiler ise haberleşmelerden sorumlu katip idiler.

Görüldüğü gibi Göktürk Kağanlığı'nın devlet teşkilatında; devlet başkanlığı, yasama kurulu toy ve hükûmet birbirlerinden ayrı kurumlar idi. Yani ayrı işlevleri vardı. Ancak, hükümdarlığı şahsında temsil eden kağan (devlet başkanı) ülkeden birinci derecede sorumlu olduğu için bütün yönetimi elinde bulunduruyordu. Başbakanların atamasını yapıyor, töre değişikliklerini toya öneriyor, devlet mahkemesine (yargu) başkanlık ediyordu. Çünkü Tanrı'nın siyasi iktidar ile donattığı tek kişi kağan idi. Diğer eski Türk devletlerinde olduğu gibi, Göktürklerde de milletin hemen her şeyi kağandan beklemesi (doymak, giyinmek, çoğalmak, huzur ve güvenlik) tam otoriteyi doğuruyordu.

Göktürk Kağanlığı devlet sisteminde Çin kaynaklarının ifadesi ile 28'den fazla unvan olduğu gibi, bu unvanları taşıyan kişilerin birer makama da sahip olmaları gayet doğaldır. Göktürk yazıtları da unvanlar ile ilgili ayrıntılı bilgiler vermektedir. Yazıtlara göre devlet hiyerarşisi şöyle sıralanmaktadır: kağan, kağan ailesi, budun (millet), şadapıt beyler, tarhanlar, buyruk beyler (bakanlar), Dokuz Oğuz beyleri vb. Çin kaynakları ise kağan ve hatunu söyledikten sonra en büyük unvan olarak yabgu sonra şad, tegin, tudun, ilteber, erkinden söz etmektedir.


[Ordu]

Göktürk ordusu, devletin daimi savunma gücüydü ve paralı değildi. Ordunun çoğunluğunu süvariler oluştururdu. Yaya birlikler savaştan ziyade yardım kollarında görev alırdı. Eski Türk ordusunda en büyük kuvvet 10 bin kişilik askerî birlik idi. Bu birliğe "tümen" adı verilirdi. Bütün yerleşik kavimlerde görülen, hareketsiz kütle muharebesi usulüne göre yetiştirilmiş, ağır teçhizatlı orduların (piyade) aksine, hafif silahlı ve oynak süvarilerden kurulu Türk ordularının uyguladığı strateji süratli, ani ve şaşırtıcı hücumlara dayanan, dağınık muharebe sistemiydi. 10'lu sistem sosyal ve idari bakımlardan da mühim iki fonksiyon getirmişti: Biri, devlet güçlerinin tümünün kabile, soy vb. ayrılıklarına bakılmaksızın 10'lu sisteme göre bölünerek, merkezden tayin edilen kumandanlar aracılığı ile en üstte tek idareye bağlanması. Böylece herkesin birbirine yardımcı olduğu bir birliği meydana getiriyordu. İkinci olarak da, bütün idari görev sahipleri aynı zamanda "asker" olduklarından, ordunun vazife ciddiyeti her türlü sivil, idari ünitelere yansıdığı için devlet mekanizmasının askerî disiplin içinde çalışması temin ediliyordu.

Yazıtların birçok yerinde, Göktürkler'in hâkim güç olmasına sık sık değinilir. Özellikle; Bilge Kağan'ın ağzından yazılan, Kül Tigin abidesinde, Bilge Kağan sık sık, "Dizliye diz çöktürdük, başlıya baş çöktürdük." diyerek Göktürkler'in görkemli gücünü zikreder.

Göktürklerin başkenti Ötüken’dir. Burası Orhun Irmağı ile Selenge Irmağı'nın Tarım kolu arasında, ormanlar içinde bitki örtüsü ve suyu bol bir şehirdi. Ötüken’den başka Barshan, Çargelen-Çumgal, Çaldıvar, Atbaş, Şirdakbeg, Nanageldi, Fergana, Yassıkugart, Çikircik başlıca Göktürk'ün şehirleridir.

Göktürklerde karar, seçim, insan ve hayvan sayımı için ziyafetli devlet meclisi mahiyetinde Kengeş Meclisi toplanırlardı.


[Meclis]

Göktürk Kağanlığı'nda bir meclisin var olduğu, Çin kaynaklarından ve Orhun Yazıtları'ndan anlaşılmaktadır. Göktürklerde meclis sözünün karşılığı toy idi. Bu meclisin üyelerine toygun (Çince: 忽里勒台) denirdi.

Göktürk kağanları toyun doğal başkanı oluyorlardı. Kağan olmadığı zaman toya, hanedana mensup olmayan aygucı başkanlık ederdi. Bu kişiler ayrıca başbakan konumunda idiler. Göktürkler hakkında ilk bilgileri veren Çin kaynağı Chou Shu'nun 50. bölümünde, Göktürklerin henüz devlet olarak kurulmadıkları döneme ait bilgileri verirken, bazı rivayetlerden bahsedilmektedir. Bu rivayetlerden sonra esas tarihi bölüme geçilirken, doğruluğu belli olmayan bir öyküden söz edilmektedir:

Daha boy aşamasında olan Göktürkler, kendi aralarında bir önder seçmek için hepsi bir araya toplanmış, ağaçlık bir yerde yükseğe sıçrama yarışması düzenlemişlerdi. Sonuçta en yükseğe sıçrayan önder olarak seçilmiştir. 545 yılında ilk Çin elçisi An-no-p'an-t'uo, Göktürk merkezine vardığında, Göktürkler, kağanları Bumin Kağan ile birlikte sevinmişler ve:

Şimdi büyük ülkenin elçisi geldi, bundan dolayı ülkemiz gelecekte yükselecektir. diyerek birbirlerini tebrik etmişlerdi. Bu kayıtlar ile Göktürklerin henüz devlet haline gelmeden bile meclis veya ona benzer işlevi gören bir yapıya sahip oldukları anlaşılmaktadır.

Toyun kağan seçiminde oynadığı rolü gösteren en iyi kanıt ise 582'de taht değişikliği sırasında meydana gelen olaylardır. Taspar Kağan'ın ölümünden sonra, onun ölmeden önce kağan olarak tayin ve vasiyet ettiği Ta-lo-pien toy tarafından kağan olarak tanınmadı. Çünkü Ta-lo-pien'in annesi Türk kökenli değildi ve bir Çin prensesiydi. Bu yüzden toy tarafından İşbara daha layık görülerek kağan seçildi. Bu tarihi olay Göktürk kağanlarının, meclisin onayını almadan tahta geçemediğini ve Göktürklerin gelişmiş bir hukuk yapısına sahip olduklarını göstermektedir.

593 yılında gerçekleşen bir diğer olay da; Tou-lan Kağan'ın Çin asıllı eşi Çin'de kendi sülalesini yıkıp iş başına gelen Sui Hanedanı'na karşı bazı Çinliler ve Soğdlar ile iletişim kurarak, birtakım gizli etkinliklerde bulunuyordu. Bunu öğrenen Sui Hanedanı durumu kağana bildirdi. Kağan önce bunlara karışmak istemedi ise de, Çin elçisi Göktürk toygunlarından (milletvekili) birine rüşvet vererek, kağanın hatununun kurduğu gizli planı ortaya çıkartınca devlet meclisi üyelerinin hepsi, bu gizli plandan dolayı kağanla alay ettiler. Zor durumda kalan kağan, bunun üzerine Çinliler'i (asi olanları) ve Soğdları cezalandırdı. Bir diğer olay da Bilge Kağan'ın 723 yılında, şehirlerin surlarla çevrilmesi ve Budizm ve Taoizm'in kabul edilmesi için ileri sürdüğü önerilerin Göktürk toyunda kabul edilmemesidir.

Diğer taraftan halkın tahta çıkma töreninde kağanı bir keçe üzerine koyarak, havaya kaldırması, kağanın seçimine, halkın katılımı olarak düşünülmüştür. Toylara başta kağan olmak üzere katılan sivil veya askerî devlet erkanı şunlardı: hatun, aygucı veya üge (başbakan), tegin (şehzade, prens), kül-çor, apa, erkin, tudun (vergi memuru), il-teber (yüksek devlet memuru, idareci), tarhan, buyruklar, şadapıt gibi unvanlar taşıyanlar. Toylarda önce dini, millî törenler yapılır, devletin bütün sorunları görüşülür, sonra ziyafetler verilirdi.


[Ekonomi]

Göktürk Kağanlığı'nın ekonomik yapısı kendi kendine yetme esasına dayanan aile ekonomisi ve devlet ekonomisi olmak üzere iki başlık altında incelenir. Orta Asya'nın iklim koşulları gereği ekonominin temeli hayvancılık olmuştur. Bunun yanında savaş ganimetleri, vergiler, tarımsal etkinlikler, avcılık, el sanatları ile ticaret de diğer ekonomik öğeler arasında yer almıştır.


[Aile Ekonomisi]

Orta Asya'nın doğa ve iklim koşullarının gereği olarak kendi kendine yeterli olma zorunluluğu üzerine kurulan aile ekonomisinde Göktürkler gereksinimlerini kendi kaynaklarından sağlamışlardır. Geçim kaynaklarının en önemlisi hayvancılık olmuştur. Göktürkler, ekonomik getirisi fazla olan at ve koyun başta olmak üzere deve, keçi ve sığır sürüleri de yetiştirmişlerdir. Sürülerin fazlalığı gücün ve zenginliğin göstergesi sayılmıştır. Yetiştirilen hayvanlar genellikle canlı iken satılmış, bunun yanında gereksinim fazlası olan hayvansal ürünler, etler, konserveler, deri, yün ve yünlü ürünler de satılan hayvansal ürünlerin arasında yer almıştır. Ayrıca avlanan sansar, kakım, kunduz, sincap, tilki, kaplan, pars, panter gibi hayvanlar ve bu hayvanların ürünleri de önemli ekonomik kaynaklardan olmuştur. Böylece Göktürkler en önemli geçim kaynakları olan atlara ve koyunlara dokunmadan hem et gereksinimlerini karşılamış hem de bu hayvanların kürklerini işlenmiş ya da işlenmemiş olarak satıp gelir elde etmişlerdir. Ülke içerisinde ekonomi değiş-tokuş esasına dayanırken, Göktürkler gereksinim duyduğu eşyaları ya çevreden ya da belirli aralıklarla ülkeye gelen tüccarlardan elde etmişlerdir. Göktürk Kağanlığı'nda üretim tarzları, sahip olunan yer altı ve yerüstü kaynaklar, yaşam koşulları ve askerlikle ilgili gereksinim, toplum içerisinde çeşitli mesleklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Göktürk Kağanlığı'nda başlıca meslek demircilik ve madencilik olmuştur. Bu madenci ve demirciler Altaylar Bölgesi'nde demir, Tanrı Dağları'nda, Kaşgar-Kuçar bölgesinde altın, gümüş, kurşun, kükürt gibi madenleri işlemişlerdir. Madenci ve demirciler dışında halıcılar, kilimciler, keçeciler, debbağlar, çizmeciler, çorapçılar, börkçüler, dokumacılar, terziler, marangozlar ve tahta oymacıları da bu meslek gruplarına örnek olarak verilebilir. Göktürk Kağanlığı'nda oldukça kalabalık bir halde bulunan bu meslek grupları üye oldukları esnaf ve zanaatkar kollarına göre kılıç, kalkan, kargı, mızrak, ok temrenleri, insan ve atlar için zırhlar, tolgalar, at teçhizatı, eyer ve koşum takımları, kazanlar, ibrikler, kovalar, çadır ve otağlar, arabalar, tabaklar, maşrapalar, ince bronz işlemeli tasvirlerle süslenerek yapılan kömür mangalları, heykeller, ok kutuları, kılıç kapsarları, kemer tokaları, katış uçları yapmışlardır. Bu eşyalara sahip olmak bir güç ve zenginlik göstergesi sayılmıştır.


[Devlet Ekonomisi]

Göktürk Kağanlığı'nın devlet ekonomisi devletlerarası ticarete dayanmıştır. Bunun yanında yenik ve Göktürklere bağlı ülkelerden alınan vergiler, armağanlar ile İpek Yolu'ndan elde edilen gelir, ganimetler, yağmalar, askerî yardımlar, savaşlarda alınan tutsaklar için ödenen kurtuluş fidyeleri ile savaş tazminatları devlet ekonomisini oluşturan öğeler arasında yer almıştır. Göktürk Kağanlığı ülke içerisinde kendi toplumundan, gücü oranında ve uğraş alanına göre vergi toplamıştır. Bu vergiler evlerden alındığı gibi, her bir boydan ya da boy üyelerinin durumuna göre toplu olarak da alınmıştır. Göktürk Kağanlığı'nda iktisadi ve mali işlerle tudun denilen ekonomi bakanı ilgilenmiştir. Vergiler tudunlara bağlı olan amga / imga denilen devlet hazinedarları tarafından toplanmıştır. Göktürkler para da darp ettirmişlerdir. Göktürkler darp ettirilen ve şekil olarak diske benzeyen bu Göktürk parasına satir demişlerdir. Göktürklerin ekonomik tutumu, aynı zamanda askerî stratejilerini ve dış politikalarını büyük ölçüde etkilemiştir. Göktürk Kağanlığı, Çin başta olmak üzere Bizans, Sasani ve Hindistan ile ticari alışverişte bulunmuştur. Özellikle Göktürk Kağanlığı'nın dış alım ve satımlarında ilk sırada Çin yer almıştır. Göktürk Kağanlığı ile Çin arasında sürekli devam eden bir elçilik ve kervan akışı olmuştur. Çin İmparatoru Kao-tsu 622 yılında Göktürkler'in Çin sınırına saldırıda bulunmaları üzerine Göktürk kağanına bir elçi göndererek şu isteklerde bulunmuştur: Sayı bakımından Çin İmparatorluğu ile Göktürk Kağanlığı aynı değildir. Göktürkler Çin topraklarını ele geçirse bile buralarda yaşayamazlar. Üstelik elde ettiğiniz ganimetlerin hepsi milletinizin eline geçti. Size ne kaldı? Siz en iyisi ordunuzla birlikte geri dönün ve Tang İmparatorluğu'ndan gelen altın paraların ve ipekli kumaşların hepsi cebinize girsin. Göktürkler Çin imparatorunun bu önerisini kabul edip geri dönmüşlerdir. Bu tarihi kayıt Göktürklerin, Çin'i ele geçirmekten çok, askerî güçleri sayesinde denetim altında tutarak ekonomik gereksinimlerini elde etmek amacını güttüklerini göstermektedir. Göktürk ekonomisinde, pazar kimliğinde olan kervanlar, önemli bir yer tutmuştur. Sasani ile Çin başta olmak üzere birçok ülkeden, Göktürk ülkesine kervan gelmiştir. Göktürkler uzak yerlerden gelen kervanlara arkış demişlerdir. Yabancı ülkelerden gelen bu kervanlar genellikle Göktürk kağanlarının karargâhını yani orduyu takip etmişlerdir. Göktürkler ticaret ile uğraşan kişilere satıkçı demişlerdir. Göktürk tüccarları ise genellikle hayvan sürülerinin ticareti ile ilgilenmekteydi. Nitekim 584 yılında Göktürk kağanı İşbara Kağan Çin sarayına mektup yazarak koyun ve atlarla ipek değiştirilmesini istemiş, bunun üzerine bin at Çin tarafından satın alınmıştır. Yine 588 yılında yaşanan bir diğer tarihi olay da Tu-li Kağan'ın Çin imparatoruna bir elçi göndererek 10 bin at, 20 bin koyun, 500 deve, 500 sığır sunarak bir pazaryeri kurulmasını istemesidir. Bu iki tarihi kayıt Göktürk ekonomisinde hayvancılığın yerini göstermesi bakımından önemlidir. Bunun dışında Göktürk tüccarları Bizans İmparatorluğu'na işlenmiş ya da işlenmemiş demir satmaktaydı. Bizans imparatorunun izniyle Göktürk tüccarları ile birlikte Soğdlu tüccarlar da Konstantinopolis'de ticaret merkezi kurmuşlardı. Göktürkler, demir ile at başta olmak üzere koyun, et, konserve, yün, yağ, bal, yünlü kumaş, ipekli giysi, zamk, boynuz, kılıç, zırh, kalkan, topuz, eyer, ham ya da işlenmiş madenler ihraç etmişlerdir. Ayrıca Göktürkler tilki, samur, sincap, sansar, kakum, kunduz, kaplan gibi av hayvanlarının kürklerini de ihraç etmişlerdir. Bunun yanında Göktürkler, dış ülkelerden ise ipek başta olmak üzere hububat, pirinç, ipekli işlemeler, işlenmiş cam ve gümüşler, çeşitli süs eşyaları ile yerleşik toplumların yaptıkları ürünleri ithal etmişlerdir. Göktürkler batıda İpek Yolu için Çin ve Sasani gibi devletlerle savaşmaktan kaçınmamıştır. Göktürkler armağanlar, yağmalar ve ticaret sayesinde elde ettikleri ipekleri Soğd şehir devletlerindeki tüccarlar sayesinde batıya satıp ticari üstünlüğü ele geçirmeye çalışmışlardır. Göktürk-Bizans ittifakı ile iki yönden saldırıya uğrayan Sasani İmparatorluğu 579 yılına kadar düzenli olarak Göktürklere yıllık 40000 altın ödemiştir. İstemi Yabgu'nun ölümünden sonra Türk Şad'ın vergi miktarını arttırması üzerine Sasaniler, Göktürkler ile karşı karşıya gelmiş ve yenilgiye uğramışlardır. Yine Göktürk-Bizans ittifakının bozulması üzerine Göktürkler 576 yılında Kerç Kuşatması ile Ukrayna'daki Kerç Kales'ni fethetmiş, bunun üzerine Bizans İmparatorluğu Göktürk Kağanlığı'na yıllık vergi vermeyi kabul etmiştir. Bu tarihi kayıtlar Göktürklerin yaptıkları savaşlarda, fetihlerde ve çıktıkları seferlerde ekonomik etkenlerin en az diğer etkenler kadar değer taşıdığını göstermektedir. Sahip olunan ekonomik güç ve olanaklar, Göktürklerin otoritesini ve egemenliğini pekiştirmiştir.


[Tarım]

Orta Asya'nın iklim koşulları Göktürkleri tarım yapmaktan alıkoymasına rağmen, kışlaklarda, hayvancılık gereği yapılan göç güzergahlarında ve ele geçirilen ülkelerdeki ekime uygun topraklarda az da olsa tarım yapıldığı bilinmektedir. Göktürkler, buğday, arpa, darı, çavdar ve at yemi olarak burçak ve yulaf ekmişlerdir. Göktürkler çiftçilere tarıgçı / tarıdacı, ekilen tarlaya da tarıglag demişlerdir. Göktürk kağanı Kapgan Kağan, 696 yılında Çin ile yaptığı antlaşmanın bir maddesinde, Çin'in Göktürkler'e 3000 adet tarım aleti ile yaklaşık 1250 ton tohumluk darı vermesi koşulunu getirmiştir. Göktürkler döneminden kalan sulama kanallarına da rastlanmıştır. Göktürkler döneminde yapılan ve yüksek teknik bilgiye dayanan Tötö Kanalı'nın boyu 10 km'ye yakındır. Bütün bu tarihi kayıtlar Göktürklerin azımsanamayacak ölçüde tarım ile uğraştığını göstermektedir.


[İnanç ve Kuruluş Mitolojisi]

Göktürkler inanç ve düşünce yapılarına göre Göktanrı (Tanrı veya Tengri) tarafından devlet kurma görevinin kendilerine verildiğine inanır ve bu doğrultuda hareket ederlerdi. Bu yüzden kendilerini Göktürk olarak tanımlamışlardır. Gök rengi, yani mavi kutsaldı. Yine ibadetler göğe en yakın yerlerde, yükseklerde yapılırdı. Bugün hâlen Anadolu'daki Türkmenler, belli kutlamalar için yüksek dağlara, tepelere çıkmaktadırlar.

Göktürklerde hükümdar soyunun adı yazılı Çin kaynaklarına ve Türk sözlü geleneğine göre Asen (Asena, Zena, Aşena, Aşina 阿史那) dir. Bu kaynaklarda Göktürk Kağanlığı'nı kuran bu ailesi kendi tanımlamada dişi bir kurdun soyundan geldiği anlatılmaktadır.


[Kurt Başlı Tuğ]

Doğu Göktürk kağanlarından Şipi Kağan (609~619), Suy Hanedanın son ve Tang Hanedanı’nın ilk yıllarından Çin’in iç siyasetine müdahale etmiştir. 617 yılında Çin otoritesine karşı isyan eden Çinli general Liang Shidu'ya kendi askerlerini komuta ettirmiş ve Tadu Bilge Kağan unvanı ve kurt başlı tuğu armağan vermiştir. Aynı şekilde Liu Wuzhou'ya [129] Dayan Kağan (定楊可汗) unvanı ve kurt başlı tuğu vermiştir.


[Mutfak]

Nevin Halıcı'ya göre ayran, MS 1000 tarihinden önce göçer Türkler tarafından tüketilen geleneksel bir Türk içeceğidir. Celalettin Koçak ve Yahya Kemal Avşar'a (Mustafa Kemal Üniversitesi Gıda Mühendisliği Profesörü) göre ayran, ilk kez binlerce yıl önce acı yoğurdu suyla seyrelterek lezzetini arttıran Göktürkler tarafından üretildi.


[Sanat ve Edebiyat]

Orta Asya'da yapılan araştırma ve kazılarda GökTürkçe yazılı eserler bulunmuştur. Para, taş ve ağaç üzerine yazılan metinlerden, para ve taşlar üzerine yazılanlar günümüze kadar gelmiştir.

İlk Türk abidelerinde yazılara altıncı yüzyılda rastlanmıştır. Bunlar kısa metinlerdir. Elde kalan Bengü Anıtları, Orhun Yazıtları veya 'Türük Bengü Taşları' da denen üç büyük yazıttır. Taşların üzeri oyulmak suretiyle yazılmıştır. Bu yazıtlar; Göktürk Kağan'ı Bilge Kağan, Kül Tigin ve Vezir Bilge Tonyukuk adlarına yazılıp, dikilmiştir. Yazıtlar kireç taşına yontularak yazıldığından zaman ve açık havanın tahribatına maruz kalıp, bozulmuştur. Bu yüzden bazı satırları ve birçok kelimeleri okunamaz durumdadır. Kül Tigin kitabesi, içlerinde en az tahribata uğrayanıdır.